Kitaplar< Geri dönün

ANADOLU MİRASINDA TÜRK EVLERİ

ANADOLU MİRASINDA TÜRK EVLERİ

T.C. Kültür Bakanlığı yayını, 1.basım, 1995, Ankara (ISBN 975-17-1562-8)


ANADOLU MİRASINDA
TÜRK EVLERİ

Prof. Önder Küçükerman
Fotoğraflar, Şemsi Güner

T.C. Kültür Bakanlığı yayınları, 1777
Sanat-Sanat Tarihi Dizisi, 117-9

Yayına hazırlayan ve düzenleyen: Prof. Önder Küçükerman
Metin ve çizimler: Prof. Önder Küçükerman
Fotoğraflar: Şemsi Güner
Proje organizasyonu: Atilla Aksoy
Dizgi, grafık uygulama, baskı: Aksoy, Grafik Dizgi Matbaacılık Anonim Şirketi, İstanbul
Cilt: Numune Cilt Sanayii, İstanbul
Birinci Baskı: 5000 Adet
İstanbul, 1995
ISBN 975-17-1562-8

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ
ANADOLU MİRASINDA TÜRK EVLERİ, İsmail Cem, Kültür Bakanı, 9

GİRİŞ
Prof. Önder Küçükerman, 14

I. BÖLÜM:
ANADOLU MİRASINDA TÜRK EVLERİ
'BAŞLANGIÇ'; Taşınabilen bir çevre düşüncesinin bir tür endüstri ürünü olan çadırlar, 25.
TÜRK EVİ KİMLİĞİNİN OLUŞUMUNDA ANADOLU'NUN ZENGİN MİRASI; Doğa, iklim, arazi yapısı, 30. Kültür, 34.
'... VE SONRASI: TÜRK EVİ...''
Geleneksel mekan kimliğinin yenilenmesi, 39. Doğanın kullanışı, 39. Mekan kavramlarının gelişmeleri, 47. Mekanın kullanılmasındaki yeni çözümler, 54. Yapı malzemesi ve teknolojisi, 59.
TÜRK EVİNİN GELİŞMESİNDE DOĞAL VE EKONOMİK ETKENLER,
Engebeler 63 . İklim, 65. Ekonomik etkenler, 77

II. BÖLÜM:
TÜRK EVİ-ODALAR
TÜRK EVİNDE KİMLİK: HALI, KİLİM VE DOKUMALAR, 75. Halıyı 'Taşımak'' demek, herşeyi 'taşımak' demek... 79.
ÜSTTE GÖK, ALTTA TOPRAK VARDIR, 83.
BİR MEKAN GELENEĞİ SİSTEMİNİN ÇOK YÖNLÜ TEMEL ÖĞESİ: ODALAR, 91. Odalarda iç ve dış çevre ile ilişkiler, 99.
TÜRK EVİNDE 'ALT ÖRTÜ', Döşeme kaplamaları, Alt örtü, halı ve oturma için çözümler, 107.
TÜRK EVİNDE 'ÜST ÖRTÜ', 123. Tavan kaplamaları sonsuz çözümler, 130.
TÜRK EVİNDE 'YAN ÖRTÜ, ELİNİN UZANDIĞI YER SENİNDİR, 137. Pencereler, 139. Tepe pencereleri, 147. Türk evinde odaya giriş ve kapılar, 151.
TÜRK EVİNİN ISITILMASI VE SERİNLETİLMESİ, 163.
ODALARIN İÇ VE DIŞ İLİŞKİLER AÇISINDAN KURULUŞLARI, 171.
TEMEL DÜŞÜNCE: SOFA-ODA İKİLİSİ, 179. Türk evi mekan sisteminin zaman içindeki gelişiminde oda-sofa ilişkileri, 183

III. BÖLÜM:
ANADOLU MİRASINDA TÜRK EVİ: BİR MEKAN KİMLİĞİ SİSTEMİ
Çadırlar ve 'taşınabilen mekanlar', 197. Köy evlerindeki mekanlar, 199. Şehir ve kasaba evlerindeki mekan kimliği, 203. Karada geliştirilmiş bir mekan geleneğinin ve kimliğinin su ile yakınlaşması: Yalılar, 215. Topkapı Sarayı: Türk evi kimliğinin geliştirildiği merkez, 219

KAYNAKLAR, 248

ÖZGEÇMİŞLER, 250

--------------------------------------------------------------------------------

ÖNSÖZ

İsmail Cem, Kültür Bakanı

Türkiye'nin kültür mirasının en önemli varlıkları arasında bulunan eski evlerimiz hakkında yayınladığımız bu eser, Bakanlığımızın konuya verdiği önemin bir göstergesi olarak anlam taşımaktadır.

Kültür Bakanlığımız, Anadolu'nun binlerce yıllık kültür katmanları içinde yaratılmış bulunan bu önemli mimari mirasımızın değerli ürünlerinin korunması ve değerlendirilmesi için projeler üretmekte ve bunları titizlikle uygulamaya geçirmektedir.

'Anadolu Mirası'nda Türk Evleri' isimli kitabımız da, bu çalışmalarımız kapsamındadır ve iki usta sanatçımızın uzun yıllar içindeki değerli birikimlerinin bir araya getirilmesiyle ortaya çıkarılmış bir eserdir. Bu eserin hedeflerimize ulaşmada önemli katkıları olacağına inanıyorum.

Kitabın yazarı, otuz yılın üzerinde bir süre boyunca Anadolu'daki Türk evlerinin kültür kaynakları üzerine çok yönlü araştırmaları, yayınları ve eserleriyle tanınan bilim ve sanat adamı, Profesör Önder KÜÇÜKERMAN. Kitabın çok özel fotoğrafları ise çok uzun yıllar boyunca Anadolu mirası içindeki, evlerin, insanların ve yaşamın ilginç kesitlerini özgün açılardan saptamış bulunan fotoğraf ustası Şemsi GÜNER'in.

Bu iki ustamıza, uzun yıllar içindeki titiz ve yaratıcı bakış açılarıyla oluşturdukları değerli birikimlerini biraraya getirerek, bu eseri ortaya çıkarmış bulundukları için Bakanlığım adına teşekkür ederim.

GİRİŞ

Prof. Önder Küçükerman

Anadolu insanının yüzyıllar boyunca oluşturduğu mekanlardan birisi: Türk Evi...Ya da, belki daha başka bir deyişle, Türk'lerin Anadolu`da yüzyıllar boyunca gerçekleştirmiş oldukları etkili bir 'yaşama çevresi' düşüncesi... Ve bu yaşama çevresi düşüncesinin çok ilgi çekici bir noktası olan 'Oda'lar...

'Anadolu'daki geleneksel Türk evi', gerek ülkemizde ve gerekse dış ülkelerde, bugüne kadar pek çok bilimsel araştırmanın özünü oluşturmuştur. Bu araştırmalarda, bir çok yönleriyle ve çok değişik açılarıyla incelenmiş bulunan eski Türk evi gerçeği üzerine de çok çeşitli yorumlar yapılmıştır.

Bu kitapta ise, 'Anadolu'nun renkli mirasının ışıklarını da üzerinde taşıyan' bir mekan düşüncesinin zengin bir ürünü olan eski Türk evi geleneğinin ve onun temel birimi olan 'odaların' değişik bir bakış açısıyla incelenmesi amaçlanmaktadır.

Bu incelemenin temelinde, iki değişik sorunun cevaplarının aranılacağını öncelikle ortaya koymakta yarar var.
Bu sorulardan birincisi, Anadolu'nun binlerce yıllık mekan mirası içinde, son birkaç yüzyıl içinde böylesine özellikler taşıyan bir mekan düşüncesinin nasıl yaratılmış olduğudur... Çünkü Türk evi dendiği zaman, hemen göz önüne gelen şey, çok belirgin normlara dayalı olan bir mekan düşüncesini içeren bir yapılar sistemidir.
İşte bu özgün yapı sistemi, acaba hangi nedenlerle böylesine etkili bir kimlik kazanabilmiştir?

İkinci soru ise, Türk evi, tek başına bir mimari mekan olmadığı halde, geleneksel yapı teknolojisi ile çok yönlü bağlantıları olan bir üretim düşüncesinin getirdiği kolaylıklardan ve desteklerden ne ölçüde etkilendiğidir... Bir başka deyişle, yüzyıllar boyunca yaşatılmış olan bu mekanları kimler geliştirdi? Böyle bir sistem niçin geliştirildi? Ve o günlerin endüstrisi olarak tanımlayabileceğimiz kaynaklardan ne yönde ve ne kadar yararlanıyorlardı?
Ayrıca, gerek Anadolu'nun kendi sanayi tarihinin ve gerekse 17. Yüzyıl'dan bu yana Batı'daki Endüstri Devrimi'nin ortaya koyduğu etkili yeniliklerle gelişen yapı düşüncesinden ne yönde etkilenmişti?

Gerçekte bu soru üzerinde büyük bir önemle durulmalıdır. Çünkü Anadolu'nun mirası üzerinde gelişen geleneksel Türk evi, bir yönden onun mekansal kimliğini oluşturan düşünceler ile zenginleşirken, hiç kuşkusuz diğer yandan da bu düşüncenin biçimlenmesini sağlayan sanayi ve teknoloji ile yakın ilişkiler içinde bulunmuş olmalıydı. Çünkü ancak böyle bir dengenin varlığı ile bir yapım sistemi uzun yıllar boyunca canlı ve etkili olarak kalabilir.
Nitekim 17. Yüzyıl'dan başlayarak, gerek bu özgün mekanın dayandığı düşüncenin yavaş yavaş değişmesi, gerekse bu yapıların üretiminde kullanılan sanayi, yeni gelişmelerle tam olarak uyuşamamıştır. Ve bunun sonucunda ise, eski bir geçmişten gelen bu renkli ve anlamlı geleneğin ürünlerinin 'can suyu' kurumaya yüz tutmuştur. Ayrıca, tam bu noktada ve hemen belirtmekte yarar vardır ki, Türk evini bu yönüyle, Anadolu'nun diğer ürünlerinden ayırmak da mümkün değildir. Örneğin, ahşap tekne, ya da at arabası yapımı, zaman içinde nasıl bir değişim göstermişse, yapıda kullanılan araçlar, teknoloji, malzeme ve normlar da o oranda değişmiştir.
Bu arada üzerinde durulması gereken bir başka konu, bu yapıları ortaya çıkaran kişilerin 'meslek sistemlerinin' de zaman içinde nasıl bir değişim geçirmiş olduğudur. Bu evleri kimler yapıyordu? Bunu yaparken hangi norm düşünceleri uyguluyorlardı? Böylesine kimlik taşıyan önemli bir iş, 'güvenilir ve emin bir bilgi'nin canlı kalmasını gerektirdiğine göre, bu bilgi sonraki kuşaklara nasıl aktarılıyordu? Anadolu'nun iç bölgelerinden kaynağını bulan böyle bir mekan düşüncesi, hangi yolla 'normlaştırılıp', bir yandan Doğu'da bir yandan Batı'da yaygınlaşabilmişti? Üstelik de iklim, çevre, malzeme, teknoloji gibi etkenlerin çeşitliliğine ve hatta çelişkisine karşı özgün kimliğini nasıl koruyabiliyordu?

Yoksa Türk evine bu özellikleri kazandıran ana etken, 'bir mekan kimliğini oluşturmak' ve onu duyarlılıkla korumak ilkesi olarak mı kabul edilmekteydi ? Acaba bıı yolla, Osmanlı sistemi içinde, böyle bir düşüncenin canlı kalmasını sağlamak yönünde özel bir düzenleme mi öngörülmekteydi?

Bu konunun, birbiri içine girmiş olan bir çok değişik yönü bulunmaktadır. O nedenledir ki, bu kitapta Anadolu'nun mirası içinde geleneksel Türk evinin ve onun temel birimi olan 'oda'ların incelenmesinde, değişik bir yaklaşım gereği üzerinde durulmaktadır.

Bu yaklaşımda, aşağıda kalın çizgilerle sıralanmakta olan soruların, çok yönlü cevapları aranılmaktadır. Geleneksel Türk evi düşüncesinin gerçek anlamı nasıl açıklanabilir? Geleneksel Türk evinin ana elemanı durumunda bulunan 'oda'ların özellikleri nelerdir? Böyle bir 'oda düşüncesi, geleneksel Türk evinin mekan oluşumunda ve bu mekanın zaman içindeki değişimlerinde ne yönde yapısal roller oynamıştır? Bu 'oda'lar, günümüzde anladığımız anlamdaki 'oda'lar mıdır? Yoksa bunları, bir evin bütün işlevlerinin yoğunlaştırılarak tek bir mekana indirgenmiş 'bir tür ev' olarak tanımlamak daha doğru olur mu? Bunun uzantısı olarak, geleneksel Türk evinin gerçekte 'yoğunlaştırılmış yaşama birimleri' olan odalarının, pek çok koşuldan etkilenen, ama bununla birlikte kesinlikle 'belirlenmiş bir şema içinde' bir araya getirilmesine dayanan bir sistem olduğu söylenebilir mi?

Ayrıca böyle bir çevre düşüncesinin, zaman içinde çok özgün çözümlere ulaştığı görülüyor. Buna karşılık, Türk evlerinin son yıllarda birden yok olmaya başlamasının, yani bir başka deyişle günümüzün koşullarına uyamamasının arkasında neler vardır? Bütün bunlara ek olarak, Türk evi üretiminin bir tür endüstri gerçeğiyle hayatta kalması gereği de göz önüne alınırsa, acaba, bu eski mekan sistemi, yapı endüstrisinin zaman içindeki değişimlerinden yönde etkilenmiştir?

Geleneksel Türk evi düşüncesinin anlamı ve gelişimi üzerinde ayrıntılı çalışma yapmak üzere işe başlanırken karşılaşılacak şöyle bir gerçek daha var... O da böyle bir çalışmanın ana kaynağı ve dayanağı olan eski ev örneklerinin büyük bir kısmının artık mevcut olmadığıdır. Buna karşılık, uzun yılların engellerini aşarak bugüne kadar gelebilmiş az sayıdaki örnek ise, genellikle yapıldıkları dönemlerin bizi ilgilendiren değerli ipuçlarını, yıllar boyu geçirdikleri değişikliklerle sanki herkesten hasisce gizler gibidir...

Geleneksel Türk evinin yapımında en çok kullanılmış olan malzeme ahşaptır. Ahşap, eğer çok özenle seçilip dikkatle korunursa, zamana karşı direnebilir. Böyle olmazsa da kolayca bozulur. İşte bu yüzden, örnek olarak alınıp üzerinde değerlendirme yapılabilecek ahşap evlerin ömürleri çok eski olamamaktadır. 200 yıldan daha eski olan yapılar çok azdır. Buna karşılık, ortalama 100 yıllık, pek azı da 150-200 yıllık olan ve ama yine de zorlukla bulunabilen örnekler üzerinde çalışma zorunluğu vardır.

Bu kitabın bakış açısı ise, Anadolu'nun çok sayıdaki bölgesinden çok sayıdaki eski örneklerin incelenmesini gerekli kılıyor. Bu anlamdaki örnek evlerin sayısının artık çok azaldığı da ortadadır. Üstelik bugüne kadar gelebilen eski evlerin, zaman içinde geçirmiş bulundukları çok çeşitli eklentiler, değişiklikler ve onarımlar, ne yazık ki onların özgün yapılarını tam olarak izleyebilmemize engel olmaktadır.

Ayrıca, örnek olarak kullanılabilecek evleri, kimlerin yaptırmış olduğu bilinirse, değerlendirmeler doğru bir biçimde yapılabilmektedir. Bunların yanısıra, tarih boyunca, Anadolu'nun gerek coğrafi, gerekse ekonomik yapısı nedeniyle bazı bölgeleri, dış etkilere karşı çok açık bir durumda kalmıştır. Buna karşılık, çevreye kapalı olan yerleşme bölgelerinde ise, geçmişin izlerini canlı olarak günümüze kadar taşıyan ev örnekleriyle daha çok karşılaşılabilmekdir. Ancak bu gibi örnekler de çok sınırlı sayıdadır. Üstelik de bu gibi az sayıdaki yerleşmeler de, özellikle son yıllar içinde çok ciddi değişikliklerle karşı karşıya kalmıştır. Ve üzerinde çalışma yapılabilecek gerçek örnek yapılar da hızla ortadan kaybolmaktadır.

Ama bu arada sevinerek belirtmek gerekir ki, Safranbolu'da görüldüğü gibi, bazı bölgeler genel yapısıyla, dokusuyla yani bütünüyle kontrol edilebilmiş, korunabilmiş ve bu açıdan çok değerli örnekler olarak bir mekan geleneğinin canlı ve gerçek şahitleri olmuştur.

Bu sitede bulunan resimler ve dökümanlar Önder Küçükerman'a aittir ve izinsiz kullanılamazlar.
Ancak gerekli izin alındıktan sonra ve kaynak gösterilmek kaydıyla kullanılabilir!

© 2015 | Önder Küçükerman